İslam Dünyası için modern çağ, değişim sürecinin yoğun biçimde yaşandığı, toplumların bütün kesimlerinde ve kurumlarında geleneksel anlayışın terk edilip yeni Avrupa medeniyeti temelli bir yapılanmanın içselleştirilmeye çalışıldığı bir dönemdir. Bu bir anlamda toplumların, tarih boyu şekillenen İslam medeniyetini terk edip yeni, farklı bir medeniyete adapte olma sürecine geçişi demekti. İzmirli İsmail Hakkı ve Şeyh Safvet arasında entelektüel seviyede cereyan eden ve Ahlak ve Tasavvuf Kitaplarındaki Hadislerin Sıhhati adıyla düşünce dünyasına arz ettiğimiz bu münakaşalar dizisi de, böyle bir zeminin üzerinde ortaya çıkıp gelişmiştir. Bu ortamda, Şeyh Safvet, içinde bulunduğu tasavvuf çevrelerinin birikimlerini benimseyen ve bu kesimin önde gelen isimlerinden birisi olarak tasavvufa yönelik eleştirileri cevaplandırmaya çalışan bir konumdadır. İzmirli İsmail Hakkı ise, Doğu ve Batı´daki ilmi gelişmeleri takip eden, toplumun içinde bulunduğu sıkıntılı dönemi derinden hisseden ve buna bağlı olarak çözüm yolları arayan bir şahsiyet olarak tartışmalarda yer almaktadır. İzmirli´nin de içinde bulunduğu dönemin müslüman aydınları/İslamcılar tarihi mirasın ve toplumdaki dini uygulamaların ciddi ve tetkik/tasfiye süzgecinden geçirilmesi düşüncesindedir. İzmirli´nin Şeyh Safvet ile girdiği münakaşa görünüşte, her iki şahsın da memnuniyetle kabul edeceği hadis ilmi zemininde cereyan etti. Her iki alim de hadis ilmi tenkit yöntemlerinin hakemliğine rıza göstereceğini ifade etmekle birlikte, Şeyh Safvet, öteden beri tasavvuf ve hadis ilimlerinin, rivayetleri değerlendirme ölçülerindeki farklılığı dolayısıyla, İzmirli de genellemeci ve seçmeci yaklaşımı dolayısıyla, gerçekte hadis ilminin hakemliğine tam olarak rıza göstermemiştir. Seyri doyumsuz zevkli ve seviyeli bir tartışma ile...