''Türkiye'de resmi akademik dini bilginin''halk katındaki değerini ortaya koymayı amaçladığımız bu çalışmada ;Osmanlı medreselerinden günümüze bilimsel yöntemler kullanılarak elde edilen dini bilginin halk için değerinin ne olduğu;Cumhuriyet döneminde eğitim öğretimde yapılan ıslahat çalışmalarının sonucu olarak din eğitimi ve öğretiminde meydana gelen başlıca değişiklikler ve 1970 sonraki dönemde güçlenen ve kurumsallaşantarikatler ve cemaatler (alaylı din alimleri)ile akademik dini bilgi üreten resmi kurumlar (mektepli din alimleri)arasındaki rekabetin sebepleri incelenmeye çalışılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi yönetim şeklinin ve anayasal yapısının oluşumunda ve gelişiminde yön verici ilkelerden biri olan laiklik ilkesinin uygulanmasında,özellikle Mustafa Kemal Atatürk sonrası ciddi kırılmalar ve sapmalar olmuş ve bu durum devletin,genelde din özelde din eğitimi ve öğretimi ile ilgili tutumunda temel belirleyiciler arasında yer almıştır.
Türk halkının birlik ve bütünlüğü sağlamada çok önemli bir etken olan din alimleri ,politize oldukları dönemlerde bunun tam tersi bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuşlardır.Bu durum öncelikle bilim adamının en önemli özelliği olan tarafsızlık ve açıklık ilkelerine doğrudan zarar vermektedir.Tarfsızlığını yitiren,kendisini adeta bir kesimin sözcüsü konumuna düşüren din adamının toplumun geneli tarafından kabul görebileceğini söylemek ise oldukça zordur.