Andre Gidé, Hatıra yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır der. Süleyman Beyin yazdıklarını hatıra/anı türüne tam bir örnek olarak veremeyebiliriz belki. Ancak gene de sınırlı, belirli kaygıları öne çıkaran tutumuyla ölümün elinden bir şeyler kurtardığı kesin. Yaşamını, duruşunu özgün ve anlamlı kılan çizgileriyle bize resmettiği bu tablo, tarihe tanıklık eden bir kişilik ortaya koyduğunun göstergesidir.
Kırkbeşi aşkın yılı Ankarada olmak üzere yarım asrı aşkın bu ülkedeki İslami mücadelenin önde gelen isimlerinden olan Süleyman ağabeyin, yaşadığı yıllara tanıklığı çok önemli idi. Böyle uzun soluklu bir söyleşi ne kadar eksikleri ve eleştirilecek yönleri olsa da önemlidir. Belgedir, hatıradır, tarihe not düşmektir.
Bu çalışma sırasında; yaşımız gereği o yılları bilmediğimiz için 80 öncesi konuşulurken merakla izlemiş, 80lerden sonrasında içinde bulunduğumuz bazı olayları gözden geçirirken hüzünlenmiş, 90lardan sonra ekip çalışmasının çatırdamasına üzülmüş, milenyumdan sonra bu kadar birikimin liberalleşmeye doğru gitmesini anlamlandırmaya çalışmıştık. Bu 50 yıllık dönemin gözden geçirilmesinden sonra benim vardığım sonuç; yeni dünya düzeninin kurulduğu bu süreçte hayatı kendi kavramlarımızla yeniden tanımlamak, kendi pozisyonumuzu gözden geçirip tekrar pozisyon almak zorundayız.
1970li yıllarda, o zamanki Müslümanların düşünce seviyelerinin çok üstünde bir niteliğe sahip; hayatın tüm boyutlarını kapsayan Kuran merkezli bir din anlayışını ortaya koyan Ercümend Özkan ve en yakın arkadaşlarından biri olan Süleyman Arslantaşın yaşadıkları; mutabakatları, farklı düşünmeye başladıkları hususların insanımızın gündemine taşınması önemlidir. Aynı zamanda Türkiyeli Müslümanların ufkunun açılması, Nebevi bir çizgi ve siyasi bilincin net bir şekilde ortaya konulması ve yaygınlaştırılmasında önemli işlev gören İktibas Dergisinin yayınlanma süreci ve perde gerisinde yaşananların Müslümanların önüne konulması da en az diğeri kadar önemlidir.