Hallâc-ı Mansûr, Bâyezîd-i Bistâmî, Ebu'l-Hasan el-Harak?nî, Ebû Sa?îd Ebu'l-Hayr ve Ahmed Gazzâlî gibi âriflerin söz ve görüşleriyle şekillenen ?Horasan tasavvuf mektebinin önemli özelliği, insanın Allah ve âlemle olan ilişkisini daha çok aşk, vecd, cezbe, cefâ, mihnet, fenâ vb. kavramlarla ifade etmesidir. İlâhî aşkın, geride başka hiçbir şey bırakmayacak şekilde sûfîyi eritip tüketmesi, vecdin tesirine girmiş ruhların fenâ' hâlinde ?birde kaybolmaları, ma?rifetin dilin ifade imkânına sığmayan yapısı ve daha başka sebepler, bu tasavvuf mektebine mensup ârifleri, fikirlerini kolay anlaşılmayacak birtakım söz ve sembollerle ifade etmeye mecbur bırakmıştır.
Böyle bir tasavvuf geleneğinin önemli temsilcilerinden birisi de Aziz Nesefî'nin ?âşıklar sultanı olarak nitelediği Aynü'l-Kudât el-Hemedânî'dir. İmam Gazzâlî'nin eserleri ve fikriyâtı ile kardeşi Ahmed Gazzâlî'nin manevî terbiyesi altında yetişen Hemedânî, bilgi ve varlığa dair düşünceleriyle de ilk dönem sûfîleriyle İbnü'l-Arabî dönemi arasında âdeta bir köprü vazifesi görmüştür.
Yazdığı eserler, her kesimden yetiştirdiği talebeleri yanında ilim ve ma?rifet bakımından parlak bir geleceği müjdeleyen alâmetleriyle temâyüz eden Aynü'l-kudât Hemedânî, siyasî geleceği için ?tehlikeli kabul ettiği Selçuklu veziri Kıvâmüddîn Dergezînî tarafından yolu kesilerek şehit edildiğinde henüz otuz üç yaşındaydı.