Hayır. Sesinin dalgalarına düşüncesiz bırakmıştım kendimi. Soluğu öylesine güçlüydü ki. Üfleyip estirdiği hava varlığımın derinliklerine doğru akıyor... anlattıklarını ruhumla işitiyordum sanki. İnsan kaderini vaat eden kişiyle karşılaşır da saflıkla, merakla dinlemez mi onu?
Latife Tekin Aşk İşaretlerinde ötekiliğin izini sürmeye devam ediyor. Büyük kent varoşlarında yaşayan bir grup yoksul gencin, yol gösterici belledikleri bir ağabeyin önderliğinde, yaşama nasıl katılacaklarını öğrenmeye çalıştıkları bir aydınlanma öyküsü anlatıyor. Yazarının dilsizliğe, sessizliğe övgü romanı dediği Aşk İşaretleri, okurun peşine gölgeler takıp uçurum kenarında dolaştıran, karanlık ve kasvetli bir roman. Tekin, iktidar kurmanın tekinsiz doğasının karşısına masumiyet fikrini yerleştirirken, yine insanı araştırıyor.
Aşk İşaretleri, aslında benim yazarlığımla, yazma durumumla, dille hesaplaştığım bir kitap. Etkileme, büyüleme, dille iktidar kurma, gücü ele geçirme... Hayatı anlamlandırarak başkaları hakkında konuşma önceliğinin insana geçirdiği güç, iktidar... Kimsenin cümle kuramadığı bir yerde, cümle kurup kabile reisi olmak... Bu kitap böyle şeyleri dert edinip deşiyor.
Latife Tekin, Latife Tekin Kitabı, 2005