Batı toplumunda birey hastadır. Sanayi devrimi sonrasında Osmanlı/İslam toplumunda ise devlet hastadır. Herkes devleti kurtarma çabasındadır. Bu karmaşada birey de devlet de yanlışlara açıktır, tereddüt içindedir, sağlıklı düşünmekten uzaktır. Tevfik Fikret de bu tereddütler döneminin edebiyatçılarından biridir ve yanlışlara, kör bir Batı taklidine açıktır. Onu, yaşamının bir dönemine bakıp 'dindar', diğer bir dönemine bakıp 'dinsiz' olarak nitelemek mümkündür. Tevfik Fikret, 'sloganın ve anafikrin büyüsü' içindedir. Nefrette bir şiddeti yaşar. Bu nedenle, sanatçı kimliğinden çok mizacı, inanç ve düşüncelerindeki bocalamalar, nefreti ve siyasal tercihleriyle edebiyat dünyamızın ilk sıralarına oturur. Hilmi Uçan, edebiyat tarihimizin en tartışmalı isimlerinden Tevfik Fikret konusunu, yeni tartışmalara da neden olabilecek bir tez ile ele alıyor.