Değerler, bireysel ve toplumsal yaşamlarımıza yön veren temel ölçütlerdir. Madde kadar mana ya da beden kadar ruh, nefis, akıl, zihin, kalp, gönül, ahlak ve değer zenginliğine sahip çok-boyutlu bir varlık olarak birey, sahip olduğu değerler yoluyla yaşantılarını anlamlandırmaya çalışır. Bununla birlikte, günümüzde bireyin, tekno-tüketim toplumunun ürettiği yeni yaşam biçimleri ve standartları karşısında sadece bedensel boyuta sıkıştırılmış tek-boyutlu bir canlıya indirgenmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu yeni toplum tipinin aktörleri tarafından tasarlanan albenisi yüksek ürün ya da metalar öncelikle onun beğenisine sunulmakta ve böylece o, tüketim kültürünün araçsallaştırdığı metaları bilinçsizce tüketen, iradesi ipotekli basit bir alıcıya dönüştürülmek istenmektedir. Bu durumda, kendisine sunulanlar karşısında seçme özgürlüğü gittikçe kısıtlanan, iradesi zayıflayan, yalnızlaşan ve yabancılaşan bireyin yeniden güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda atılacak adımlar, her geçen gün anlamlı bir yaşamın değerlerinden uzaklaşan bireyi, tekno-tüketim kültürünün sarmalından kurtarmayı amaçlamalıdır. Çünkü günümüzde bireyler ve toplumlar açısından sadece birer araç olması gereken teknoloji, servet ve çıkar elde etme gibi teknik değerler; adalet, mutluluk, sadakat, güven ve vefa gibi yüksek insani, kültürel değerlerin yerini almaya başlamış görünmektedir. Bu amaçla bireyin, hayatına yön veren temel değerlerin hiyerarşik yapısı üzerinde yeniden düşünmeye çağrılması gerekir. Elinizdeki eser, günümüz toplumları açısından etkisini gittikçe daha derinden hissettiren böylesine temel bir ihtiyaca mütevazi bir katkıda bulunma girişiminin ürünüdür.