Çağdaş felsefelerde ortaya konulan tartışmalara kabaca bir göz atıldığında, hemen bütün tartışmaların kimlik ve farklılık kavramları bağlamında şekillendiğini söylemek mümkündür. Kuşkusuz bu tartışmaların vücut bulmasında, Aydınlanma düşüncesinin insanın ve dünyanın geleceğine dair optimist vizyonunun, 20. Yüzyılda ortaya çıkan savaşlar, nükleer felaketler ve ekolojik dengesizliklerle beraber yıkılmasının olduğu kadar, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte zuhur eden küresel dünyada farklılıkların bir arada yaşama zorunluluğunun da hatırı sayılır bir etkisinin olduğunu söylemek mümkündür.
Elbette ki tüm kuşatıcılığı ve yoğunluğu ile çağdaş felsefede ortaya konulan farklılık tartışmalarını ele almak, altından kalkılması neredeyse imkânsız olan çok büyük ve iddialı bir işe koyulmak anlamına geleceği gibi, bizim bu çalışmamız da böyle bir amaç taşıma iddiasında değildir. Bu çalışma son derece mütevazı bir felsefi sınır içerisinde, daha ziyade, farklılık tartışmaları söz konusu olduğunda ortaya çıkan temel iddialara kaynaklık teşkil ettiği düşünülebilecek olan bazı filozofları merkeze almaktadır. Burada kendilerine gönderme yapılan düşünürlerin, farklılık tartışmalarını bir bütün olarak temsil ediyor olmamakla birlikte, farklılık kavramı gündeme geldiğinde akla ilk gelen düşünürler olduğu söylenebilir.