2000’li yıllardan sonra “Arapların divanı” haline gelen romanda güçlü duygu, “bentleri aşma” arzusudur. Kalemler, “gelenekle hesaplaşma” içinde cesur; kokuşmuş olduğuna inanılan bir toplumun üzerindeki örf perdesi altında yaşanan rezaletleri ortaya çıkarma amaçlıdır; pervasızdır. Yazarının içsel dünyasında kendi toplumunda gördüğü belki de bizzat yaşadığı baskılar karşısında yıllardır beslediği, biriktirdiği derin ve güçlü bir “öfkenin parlaması”dır. Bu romanların hemen hepsine damgasını vuran ve kendini gürültülü bir şekilde duyuran, yüzyıllardır süregelen bir geleneğin pençeleri arasında ezilen ve inleyen bireysel hakların gecikmiş feryadıdır. Bu dönem romanının satırları arasında, sevmediği bir erkekle zorla evlendirilen kızın, siyasi düşüncesinden dolayı cezaevinde işkence gören öğrencinin, geleneğin baskısı altında duygularını ifade edemeyen genç kesimin, Suudi vatandaşı olmadığı için hor görülen ve dışlanan yabancıların vs. birbirinden farklı kesimlerin on yıllarca birikmiş feryatları işitilmektedir. Feryat içerikli bu romanlarda, karanlık ve havasız bir geleneğin duvarları ve parmaklıkları arasında parlak bir ışık, rahat bir nefes almak isteyen modern Suudi insanının arzuları, serzenişleri ve çoğu zaman da karamsarlıkları vardır.