Mehmed Âkif önce inanmış adamdı. Bu sıfatı önce gelmek kaydıyla şairdi, düşünürdü ve kalbi memleketi için çarpan biriydi. İnanmışlığı onun şiirini, hayatını, yaşayışını, şahsiyetini derinden etkilemişti. Şiiri tebliğ için, telkin için, düşünce için, toplumu iyiye götürmek için bir araç saymıştı Mehmed Âkif. Kendi yüksek şiir kudretinin ihtirasını toplumun dertlerinin önünde tutsaydı, şüphesiz şiirde, şairlikte daha büyük muvaffakiyetler kazanırdı. Ama o mümindi, halkı en dertli günlerini yaşıyordu ve o, halkının dertlerini duyan ve duyuran bir muzdarip olmayı tercih etti. Câmideki Şair, Millî Mücadele ya da Kurtuluş Savaşının alışılmış resmî görüşün dışında bir çerçeveye oturduğuna dikkat çekerek Mehmed Âkifin bu süreçteki gerçek konumunun belirlenmesine de ışık tutmaktadır.
Camideki Şairin yeni baskısı, ölümünden sonra da yaşayan bir şahsiyet olarak Mehmed Âkifi daha iyi anlamaya yardımcı olacak yeni bölümlerle genişletilmiş olarak sunuluyor.