Kelâm tarihinde adından söz ettiren Celâleddîn ed-Devvânî (v.908/1502), Osmanlı medreselerinde eserleri okutulan ve aynı zamanda Osmanlı kelâm düşüncesinin şekillenmesinde etkili olan önemli şahsiyetlerden biridir.
Devvânî, felsefe ile kelâmın birleştiği dönemin bariz özelliklerini taşıyan eserlerinin birçoğunda Eş'arî kelâmının, vahdet-i vücûd ve İşrâk felsefesinin izlerini yansıtmaktadır. O, hemen her eserini kelâmî, felsefî ve tasavvufî bir zemine oturtmaya çalışmıştır. Bu anlamda Devvânî'nin, Gazzâlî'den sonra Meşşâî felsefeye karşı oluşan olumsuz havayı dağıtma ve felsefe ile din arasında temelde bir uzlaşı kurma çabasında olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim düşüncelerinde kimi zaman kelâm ve tasavvuf yönü ağırlık kazandığı halde kendisinden sonra özellikle felsefeye ilgi duyanlar tarafından örnek alınmıştır. Onun bu yöndeki düşünceleri onu yoğun ve kalıcı bir ilginin odağında tutmuş ve bu vesileyle kendisinden sonra geniş bir Devvânî ekolü oluşmuştur.
Kelâmî konulara dair görüşlerini el-Îcî'nin el-Akâidu'l-Adudîyye'sinin şerhinde veren Devvânî, itikâdî ekoller içerisinde kendisini Eş'arîlik içerisinde konumlandırmıştır. Eserlerini, etkilendiği ve etkilediği çevre ile Ahlâk, siyâset, felsefe ve tasavvufla ilgili düşüncelerini Celâleddîn ed-Devvânî isimli eserimizde verdiğimiz Devvânî, kelâmda el-Îcî'den itibaren başlayan şerh ve hâşiye geleneğinin zirve ismidir. Bu dönemde kelâm ilmi gerileme dönemine girmiş buna karşın tasavvufî düşünce felsefeleşerek geniş bir çevre bulmuştur. İşte Celâleddîn Devvânî tam da bu çevreye mensup bir kelâmcı gibi durmaktadır.