Hikayelerinde hep başarısızlık ve karanlık hüküm sürüyor diye onun yarattığı dünyayı -Kafka gerçekten dünya yaratmış birkaç sanatkardan biridir- onun yarattığı dünyayı, Tanrısız bir dünyanın korkunç akıbeti gibi sözlerle mahkum etmeye kalkışmak (Peyami Safa, Türk Düşüncesi), Kafka´yı hiç anlamamak demektir. Gerçi onun tanrısı, cennet, saadet vaat etmeyen, ilgisiz, uzak, erişilmez bir tanrıdır; fakat Tanrıdır. Denebilir ki Kafka, asırlardan beri insanların elinde türlü hallere giren, sonunda, Nietzsche´nin şöyle bir dokunuşuyla can veren insan-tanrıdan sonra, tanrılığa layık bir Tanrı takdim etmiştir bize.
Sanatının en büyük sırrı, insani gerçekleri, lüzumsuz teferruattan soyup zaman, bazen de mekan-dışı bir hava içinde, bir masal havası içinde anlatabilmesindedir. Bakarsınız, insanı böcek kılığına sokar, kovaya bindirir, kömürcü´ye yollar; ölüyü dirilerle konuşturur; Büyük İskender´in bir silahşorunu çağımızda yaşatır; fakat bunları, bu olmaz şeyleri, öyle bir hava içinde anlatır ki, yadırgayamazsınız, Nasıl olur bu? diyemezsiniz bir türlü. Daima evrensel olanı, ebedi olanı gerçekleştirmeye çalışır. Eserlerinin hemen hiçbirinde çağımızın adı geçmediği halde, bu çağın, bizim çağımızın ruhunu kimse kavrayamamıştır onun kadar. Sosyal realistlerden daha realisttir o. (A. Turan Oflazoğlu´nun Önsözünden)