İnsan, akıl, ilim ve iradeyle beden ve ruhtan ibaret olan bir varlık olduğu için bu yaratılışın bir gayesi olması dâ doğaldır. İnsan bedenî olarak maddî tarafını, rûhî yönüyle de maneviyatını eşit tutacak bir yaşantı içerisinde hayatını sürdürmek zorundadır. Ve insanın hayat mücadelesi ancak yaratılış gayesi ile paralel olduğu sürece insan mutlu olabilir. Çünkü insan Allah'a kul olmak ve O'nun kanunları ile doğru çizgide yeryüzünde yaşamak ve uygulamak üzere verdiği sözü yerine getirme sorumluluğuyla yaratılmıştır.
İnsanlar, unutmaya ve gaflete düşmeye müsait varlıklardır. Şayet insan, aklını Allah ile doldurmazsa, bunu fırsat bilen şeytan oraya yerleşir ve bir virüs gibi aklı çürütmeye başlar. İşte bu virüse karşı şifa verecek tek şey Allah'a yakın olmak, namazla ve duayla O'nu anmaktır. Aksi halde insan, asıl amacı olan kul olmaktan sıyrılıp, dünya ehli bir köle haline gelebilir.
Allah'a giden çizgide insanın önüne çıkan ve onu çizgisinden alıkoyan engelleyiciler üç kategoride ele alınabilir.