Delilik olgusu, tarih boyunca çeşitli disiplinlerin ilgi alanına girmiş, hem kavramsal hem de somatik açıdan değerlendirilmiştir. İnsanlığın fikrî gelişimine bağlı olarak, delilere karşı belirlenen tutum ve davranışlar değişiklik göstermiş ve medeniyetlerin deliliğe yaklaşımı düşünce tarihinin ilginç bir cephesini oluşturmuştur.Ortaçağ Batı medeniyeti delileri cadı zannedip yakarken, Müslüman Doğu medeniyeti en başından beri deliliği bir hastalık olarak kabul etmiş ve tedavisi konusunda ilmî ve insânî bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu noktada, Müslüman Doğu medeniyetinin akıl hastalıklarını tedavi konusundaki başarısının kaynağı insanı yaradılışına en uygun şekilde kavramasında aranmalıdır.Bu kitapta ilk olarak, Doğu ve Batı medeniyet tarihinde delilik kavramının nasıl algılandığına dair bir panorama çiziliyor. Delilik kavramının dikotomik bir anlam alanına sahip olduğu vurgulanarak, kavramın tersine dönebilen anlam kutupları arasında paradoksal bir ilişkinin var olduğu öne sürülüyor. Akabinde bu alanda mevcut olan en mühim eserlerden biri, Yenişehirli Avnî'nin 19. yüzyılda kaleme aldığı mesnevîsi Mir'ât-i Cünûn'u tahlil ediliyor.Eser, muhtevası itibariyle hem konuya odaklanmış okurlar hem de klasik edebiyata ilgi duyanlar için bir hayli öneme sahip.