Geride kalan otuz yıl içerisinde dünyanın birçok yerinden din, teoloji ve felsefe alanında birçok araştırmacının, Derrida´nın dekonstrüksiyoncu yazılarının öncüleri olarak Pseudo Dionysius, Meister Eckhart, Sankara, Lao Tzu ve Ayn Kuzat Hemedanî gibi mistikleri göstermiş olması dikkate değerdir. En azından bir ilke olarak benzer bir tutumun klasik İslâm geleneği içinde yer alan mistikler için de devam ettirilip ettirilemeyeceği sorulmaya değerdir.
Yeni sorular gündeme getirmek, zaten sorulmuş olanlar için de, yeni olanaklar ve açılımlar üretebilmek anlamına gelen dekonstrüksiyon, bir sonuç değil, yeni bir başlangıçtır. Onun din felsefesindeki anlamı da bu paralelde düşünülmelidir. Bu perspektiften bakıldığında, aynı projenin din felsefesine ne türden olanaklar sağlayabileceği, diğer imkanlar karşısında sahici bir seçenek olup olmadığı bu metin içinde tartışmaya açılan sorulardandır.
(Arka Kapak)