Bilinmektedir ki din; bidayetten günümüze kadar insanlığın hayatında kesintisiz olarak yer alan ve yaşamın her alanında insanın mutluluğunu amaçlayan alternatifsiz bir kurumdur.
Kitabî dinin en son ve insanlığın gelişmesine paralel olarak en gelişmiş şekli olan Hz. Muhammed in tebliğ ettiği İslâm, yalnız bir inanç olarak değil, aynı zamanda medeniyet kurmuş bir din olarak insanlığa ve özellikle milletimize çok şey vermiş, kuruluşumuzda ve kurtuluşumuzda hayatî rol oynamıştır.
İnsanlığın yolunu aydınlatan bir ışık ve bir rahmet kurumu olarak varlık ve hayata sevgiyle bakmayı öğütleyen İslâm, bir süreden beri kendisinden bekleneni verememekte, içte ve dışta ciddî tartışmalara konu olmakta, insanlığı birleştirici rolü, yerini ihtilâflara, çatışmalara ve bölünmelere bırakmış görünmektedir.
Bunun bizce sebeplerinden biri, bilgi kifayetsizliğidir. İslâm, kitap/bilgi eksenli bir din olduğuna göre, ondan yeterince yararlanmak için okumanın, düşünmenin gereği açıktır. Bunu anlamak için İslâm ın kitabı olan Kur ân ın ilk dersinin Oku! olduğunu, böylece dinin bilgiyle başladığını hatırlamak yeterlidir. Burada şunu ifade edelim ki, insanlık; bilgiyi sembolize eden kaleme yemin edilerek bilginin değerinin yüceltildiği Kur ân dan başka bir kitap tanımamıştır.
İnancın bilgiye egemen olduğu eski çağlara karşın çağımız, her şeyin araştırıldığı, sorgulandığı bilgi çağıdır. O halde inandığımız dini bilmek zorundayız.
Kur ân; hayatı bölünmez bir bütün kabul ettiğinden hayatın tüm alanlarına yönelik temel ilkeler içermekte, bu ilkelerin gerçekleştirilmesini ve düzenlenmesini insan aklına havale etmekte, böylece insanın yaratıcı faaliyete katılarak hayata katkısını istemektedir.
Her toplum; dini kendisi için anlar ve hayatı kendisi için inşâ eder. Dolayısıyla bir toplumdan beklenen, öncekileri taklit, onların düşünce ve yaşam biçimlerini tekrar etmek değil, çağın icaplarına göre hayatını kendisinin kurmasıdır ki ilerleme ve gelişmenin yolu da budur.
Bugün bizce İslâm ın kendisinden bekleneni verememesinin sebeplerinden biri de birkaç asırdır Müslüman toplumların önceki Müslümanların bilgi ve yaşam düzeylerini İslâm adına çağlarına taşıma çabalarıdır. Bu durum siyâsî, ekonomik, sosyal hemen her alanda kendini göstermektedir.
Biz bu çalışmamızda günümüzde tartışılan bazı konulara -ki bunlar; din insan ilişkisi, insan hakları, siyaset, savaş ve terör gibi güncel konulardır- Kur ân ı, aklı ve çağı esas alarak yaklaşmaya çalıştık ve sonunda Kur ân ın ilkeleriyle aklın ve hayatın uyumunu gördük.
Bu çalışmamın, Mevlânâ nnı ceviz örneğiyle ifade ettiği gibi, özü arayanlara, kabuğu kırıp öze ulaşanlara yararlı olması dileğiyle...