Tarihçiler bir süredir, insanların duygularının ve duygularını ifade etme biçimlerinin geçmiş olayların
gidişatında oynadığı rolün üzerine daha fazla eğilmeye başladılar. Duyguların tarihe yön verebileceği fikri yeni
değilse de duyguların evrensel değil tarihsel olabileceği fikri, geçmişi anlama çabasının önüne yeni sorunlar
çıkardı; tarihyazımı için yepyeni olanaklar, fırsatlar ve konular da sundu.
Rob Boddice, bu kitapta, hızla gelişen ve her geçen gün daha fazla ilgi gören duygular tarihinin kavramlarını,
teorilerini, yöntemlerini, başarılarını, sorunlarını ve geleceğini masaya yatırıyor. Duygular tarihinin
antropoloji, psikoloji, felsefe ve nörobilimle kurduğu ilişkilerin bir haritasını çıkarıyor. Tarihyazımının bu
güncel ve gelecek vaat eden dalının, disiplinin temel varsayımlarıyla nasıl hesaplaştığını, başka alanlarla
kurduğu köprüler aracılığıyla geçmişe bakmanın güncel ve daha farklı bir yolunu nasıl sunduğunu ortaya
koyuyor. Tarih disiplininin hem içinden hem de dışından duygular tarihine yöneltilen eleştirilere bir yanıt
veriyor. Bu yeni alanın, insan beyninin işleyişine, bilişsel faaliyetlere ve genel olarak insan deneyimine
ilişkin anlayışımızı zenginleştirmenin bir yolunu sunduğunu da gösteriyor.