Erzurum´un kültür, adet, gelenek-görenekleriyle ince bir şekilde işleyen genişletilmiş 2. baskısıyla Muammer Çelik´in bu eseri, bizlere Erzurum ve yöresinin yerel yaşantısını, kültürünün her çeşidini, doğal güzelliklerini, insanını, yakın geçmişiyle, taşı ve toprağıyla tanıma fırsatı bu kitapta veriyor.
Önsöz
Dedelerimizin, babalarımızın, büyüklerimizin ve Allah dostlarının yaşadığı, memleketim Erzurumu düşünürken, duyduğum mesuliyet bir dağ yığını gibi karşıma dikiliyor.
Kendine mahsus kıvrımlı sokaklarında uzun yıllar dolaştığım bu, yiğitlik ve mertlik dolu şehri her Erzurumlu gibi bir kez daha düşündüm.
Yoksulluğun ve çaresizliğin ne olduğunu Erzurumlu bilir. Bu yüzden Erzurumlunun sığınakları vardır. Bu sığınak bazen bir soğuk sokaktır, bazen bir dadaşın sıcaklığıdır.
Merhamet ve sevgi dolu bir mübarek beldede yaşadığımın şuurundayım.
Bir insan, Erzurum için neler yapabilir. Erzurum nasıl zenginleşir; Erzurumlu nasıl rahata çıkar diye düşündüm. Gençlik yıllarımda Erzurum için hep bir şeyler yapmayı hedef alan büyüklerimin ve ağabeylerimin yanında onlarla beraber olup hizmet etmeyi vazife saymıştım. Erzuruma bir tavukçuluk kooperatifi kuran, Erzurum çiftçisine tavukçuluğu öğretmeyi, para kazandırmayı hedef alan, yüreği bu topraklar için çarpan rahmetli Dr. Tayyip Cinisli, Ezel Erverdi, Feyyaz İbrahimhakkıoğlu, O. Mutlu Binol, Mustafa Kutlu ve arkadaşlarıyla tanıştım. Onlarla beraber bendeki Erzurumlu olma mesuliyeti daha da kökleşti.
Erzurumun kahvelerinde oturup sohbetlerini dinlediğim mübarek insanlar ve Erzurumun yetiştirdiği milli, münevverlerden İsmail Emi, Hatem Emi, Behçet Emi ve isimlerini sayamadığım büyüklerimin sohbetlerindeki derinliği buldum. Yüzyılların köklü düşüncesini taşıyan bu yüzlerdeki güzellikleri, bu şehrin yüzyıllık bıçak gibi kesen acıları, şehrin her taşına nakşolunmuştu. Onlar konuşurken, Erzurum konuşuyordu.
Anadolunun bitmez çileleri vardır. Bu acılar, ihmalkârlıklar, aldatmalar ve ihanetleri hepimiz yaşamışızdır. Yine bir şairin Cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır dediği duyguları hepimiz biliyoruz.
Bizden sonra gelecek nesillere bir güldeste olur vesilesiyle, köklerini, kültürlerini tanıyıp, birbirlerini sevip, bir dayanışma içerisinde Erzurumda tıpkı ataları gibi onurlu ve yiğitçe yaşamalarını sağlayabilmek amacıyla bu kitap hazırlandı.
Şehirlerin de ruhları vardır. Bu ruhu ilk bakışta görmek mümkündür. Tarihi ile kültürü ile bir ruhu pekâla görebiliriz. Ama bugün bunu göremeyen nesiller yetişmektedir. Kendi şehrimin çocukları kendi kültür izlerini göremedikleri gibi şehrimize okumaya gelen gençler, memurlar, ticaret erbabına da bu ruhu sezdirmek için yine bu beldenin insanına sorumluluk düşüyor.
Bir Erzurumlu olarak bu konuya bir çözüm yolu olabilir düşüncesiyle önce kendimizi öğrenmemiz gerekir diyorum. Ardından bu şehre gelenlerin bu tarihî şehri yakından tanımalarını, bu güzel, temiz, vefalı, sağlam karakterli insanları görmelerini sağlayacak ve bu insanları aşağılamadan, horlamadan onlara büyük bir milletin mensubu olmanın şuuruyla bakmalarını sağlayacak adımlar atılmalıdır diye düşünüyorum.
Aşkımız elbette büyük bir aşktır. Merkezinde öncelikle vefa bulunur. Bunu türkülerimizde, barlarımızda görebilirsiniz. İşte bizi vakarlı ve onurlu kılan bu topraklardan fışkıran aşk ahlâkıdır. Bu toprakların altında yatanların bize fısıltıyla anlattığı Erzurum hikâyesidir. Bizi yaşatan kuvvet budur.
İşte bu duygular ve ağabeyim Ezel Erverdinin yardımlarıyla elinizdeki Erzurum kitabı hazırlandı.
Bu kitabın hazırlanmasında yardımlarını gördüğüm sayın Doç. Dr. Erol Çakmaka, araştırma görevlisi sayın Gülhan Atnura, fotoğrafları çeken Sayın Ali Kılıç, Sayın Öztürk Akköke ve arşivinden istifade ettiğimiz sayın Mehmet Gaciroğluna ve sahife düzenini yapan Ayten Balaça, resim temininde yardımcı olan İbrahim Tenekeciye teşekkür ederim.
Bu kitap Erzuruma, Erzurumluya hizmet etmiş büyüklerime, ağabeylerime, arkadaşlarıma ve bundan sonra Erzuruma hizmet edecek yiğitlere ithaf olunur.