Bütün müslümanların aşina olduğu icmâ terimi, işin erbabı tarafından bile klasik dönemde kazandığı teknik anlam yüklenerek anlaşılır. Oysa her kavram tarih içinde semantik bir serüven geçirir. Kavram analizlerinde bu olgunun dikkatten uzak tutulması anakronizme düşme tehlikesini doğurur.
Bu araştırma, icmânın hicri ilk iki asırda nasıl algılandığını ve bu çerçevede yapılan tartışmaları konu edinmektedir.
İcmânın ortaya çıkış süreci, ancak sünnet ile re´y arasındaki rekabet bağlamında sağlıklı bir zemine oturtulabilir. Zira sünnet-rey-icmâ kavram üçlüsü arasında ilk iki asırda işleyen diyalektik meselenin can alıcı noktasını teşkil eder. Bu maksatla mezkur üç kavramın birbiriyle bağlantılı olarak geçirdiği serüven yakından izlenmek durumundadır. Bunun için de öncelikle sahabe ve tâbiûn döneminde yaşanan gelişmelerin ciddi olarak işlenmesi gerekir. Zira bu dönemde sünnet-re´y ilişkisi çerçevesinde yürütülen içtihat faaliyeti sonraki dönemlerde icmânın tartışılmasına zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biri olmuştur.
İcmâ düşüncesinin ortaya çıkışı fıkıh ilminin oluşum sürecinden bağımsız olamayacağı için bu çalışma aynı zamanda bu disiplinin oluşum sürecini de ana hatlarıyla içerecektir.