Klasik anlamıyla bir tasavvuf kitabı olmayan Fusûsu´l-Hikem, Batılıların teozofi, İslam filozoflarının ise ilm-i ilahi veya marifetullah dedikleri bir disiplini temellendirmeyi hedefleyen orijinal bir yapıttır. Fusûsu´l-Hikem´in Arabî´nin öğrencisi Sadreddin Konevî´nin kullandığı anlamda bir metafizik kitabı olduğunu, Tanrı´nın varlığını, O´nun âlemle ilişkisini konu edindiğini söyleyebiliriz.
Fusûsu´l-Hikem düşünce tarihimizde en çok şerh edilmiş eserlerden birisidir. Onun tarih içindeki etkinliği öncelikle bu şerhler sayesinde mümkün olmuştur. Farklı fikrî coğrafyalara mensup kişilerce şerh edilmiş, dahası Fusûsu´l-Hikem şerhi yazmak bir düşünsel ustalık ölçüsü olmuştur.
Fusûsu´l-Hikem çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Kimi zaman fakih ve kelamcılar tarafından eleştirilmiş, bu eleştirilere sûfilerce çeşitli cevaplar verilmiş ve böylece farklı bir literatür oluşmuştur. İslam düşünce tarihinin en önemli entelektüel geleneklerinden birisinin kurucusu olan İbnü´l-Arabî´nin başyapıtı Fusûsu´l-Hikem, şimdi yepyeni bir çeviri ve şerhle okurun karşısında. Bu yeni çevride Arabî´nin çetrefil metninin çok daha kolay nüfuz edilebilir olduğunu göreceksiniz. Gerek bölüm sonlarındaki notlar, gerekse kitabın ikinci kısmını oluşturan şerhin rehberliğinde Arabî´nin karmaşık gibi görünen düşünsel sisteminin düğüm noktaları çözülüyor. Ekrem Demirli yalnızca metni şerh etmekle kalmıyor, belli başlı Fusûs yorumcularının görüşlerine de yer vererek, geçmişte bu metnin nasıl algılandığını aktarıyor.