Eser, Ortaçağ İslâm dünyasında Ehl-i Sünnet kelâmcılarının genel düşünce sistemlerinin köşe taşlarını oluşturan bilgi, varlık ve değer kavramlarının organik bütünlüğü çerçevesinde ahlâk sorununa yaklaşım tarzlarını ele alıp çözümlemektedir.
Yazar, bu eserinde Ortaçağ İslam dünyasında ortaya konan ahlâk nazariyelerini, Eski Yunan ve Hellenistik ahlâk öğretilerinde de vurgulandığı gibi, en yüksek iyi diye de nitelendirilen mutluluk ahlâkı eksenine oturtmanın mümkün olduğunu öne sürmektedir.
Okuyucu, bu çalışmada, İslam kelamcılarının, mutluluğa ileten birer araç değer olarak iyi ile kötünün mahiyeti ve özü tartışmalarına bağlı olarak, iki karşıt nazariyenin geliştirildiğine ilişkin temel kelâmî görüşler ile karşılaşacaktır. Çok daha önemlisi, okuyucu, bir yandan Eşarî kelamcılarınca ortaya atılan ve iyi, kötü, adâlet, zulüm, doğruluk, yalan, vâcib vb. birtakım ahlâkî değerleri Allahın mutlak ilmi, iradesi, gücü ve otoritesine dayandıran ve bunların insanoğluna sadece nakil kanalıyla bildirildiğini ve açıklandığını öne süren İlâhî öznelcilik ile, öte yandan Mutezile ve bir ölçüde Mâturîdî kelamcılarınca geliştirilen değerlerin aklen kavranabileceğini savunan İlâhî ya da ahlâkî nesnelciliğe ilişkin iki karşıt ahlâk nazariyesi konusunda özgün kelâmî çözümlemelerle buluşacaktır.