İrcâ ve Mürcie, hadisçilerin sert tenkidlerine hedef olmuştur. Amelin imânla doğrudan alakası bulunmadığını savunan bu görüş, onu imânın ayrılmaz bir cüzü kabul eden hadis ulemâsı tarafından Hz. Peygamber döneminde ve bunu takip eden yarım asırlık zaman dilimi içinde ortaya konan teorik ve pratik değerlere aykırı bulunmuştur. Bu nedenle Mürcie, diğer itikâdî fırkalarla birlikte ehl-i bidat kavramı içinde telakki edilir. Dolayısıyla hadisçilerin ircâ ve Mürcie tenkidlerinin, fırkanın sistematize süreci içinde ortaya konan amellerin ihmâli kişiyi imân dâiresinden çıkarmaz görüşü etrafında yoğunlaştığı söylenebilir. Bu bağlamda Hz. Osman ile Hz. Alinin imân durumları çerçevesinde söz konusu edilen ircânın, hadisçi tarafından itikâdî değil siyasî bir tercih olarak algılandığı düşünülebilir. İmânla birlikte hiçbir günah zarar vermez görüşü de, hadisçinin Mürcie eleştirisine pek fazla konu olmamıştır. Zira bu görüş çok fazla yaygınlık kazanmamış, hatta ismi bu fırkayla anılan kişiler tarafından dahî tenkid edilmiştir.