Mâlumdur ki bütün mevcudât Allahu Teâlâ'nın yarattığı birer mahluktur. Bunların kimisi -melekler gibi- günahlardan müberra, ancak emrolundukarını yaparlar, başkasını bilmezler.
Bir kısmı da hayvanlardır ki onlar da akıl ve zekadan mahrum oldukları için şehvetlerinin iktizası ne ise onu işlerler. Günah falan bilmezler, ancak şehvetlerinin esiridirler. Hak, adalet bilmezler, gücü yeten gücü yetmeyene hükmeder. Bir kısım mahluku da vardır ki onlar da insanlardır. Onlara akıl ve zeka ile ikram ve ihsan ederek bugünkü tekemmüle eriştirmiştir.
Bunların bir kısmı kâinatın sahibi olan Allahu Teâlâ'ya ve O'nun peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanır ve âhiret mesuliyetinden korkar. Cenneti ister, cenennemden korkup kaçar. Diğer bir kısmı da vardır ki Allah tanımaz, tabiate bağlıdır. Âhiret mesuliyeti tanımaz. Bunlar da kâfirlerdir.
Mülkün sahibi Allah'tır. Kula düşen ilk vazife mülkün sahibi olan Allah'ı tanımak ve O'na kulluk hizmetini yapmaktır. Dünyaya gelmemizden murad da budur. Diğer şeyler bu tanımaya ve ibadete vesiledir.