15 Temmuz, tarihin seyrini bir kez daha değiştiren yeni bir dönemin ve liderin ortaya çıkış öyküsüdür. Şehit olursam üzerimdeki elbisem kefenim olsun, nasip olmazsa şahadet, inancım kefenimdir. ruh haliyle koca yürekli adamı ve milletini yazıyordu tarih. Uhud'da Muhammed öldü diyenler bu kez Anadolu'dan, karanlık köşelerinden tüm dünyaya aynı yalanı ve hileyi haykırıyorlardı. İşte duaların gök kubbeyi titrettiği zamandı o zaman. Eller semada, gözler ekranlarda ve gönüller gönlüne odaklıydı. Derken, Uhud'da Hz. Peygamberin çağrısına uyup yenilgiyi zafere dönüştüren ashabın şahlanış öyküsü yeniden yaşanıyordu. Bu kez tüm dünya mazlumlarının beklediği çağrı Anadolu'nun bir köşesinden gelmişti. Kalpler duracak gibiydi. Milyonlar secdede Rablerine şükürdeydi. Gönüllerde Allah aşkı, vatan aşkı öylesine alevlenmişti ki onda bir millet diriliyor, batıl ise zail oluyordu. Çağrıya cevap gecikmedi. Levh-i Mahfuz'da İslam adına, kaderi zafer olarak yazılan bir milletin şahlanışının öyküsü okunuyordu. Onlar istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saf suresi: 8) ayeti bir kez daha tecelli ediyordu. Ve bir millet daldığı uykudan bir daha uyumamak üzere uyanıyordu. Gevşemeyin! ikazıyla kendine geliyor, Üzülmeyin, inanıyorsanız üstünsünüz. ilahi fermanıyla da gönüller rahatlatılıyordu...
...Bahsi geçen yeni devlet özellikle iki binli yılların ortalarına doğru büyük bir güç haline gelecek. Yeni ve dinamik devletin gittikçe güçlendiğini gören Yahudi ve Hristiyan dünyası ittifak edip bu devleti yıkmaya çalışacaktır. Bunun için de Ortadoğu'da Türkiye dışında başka Müslüman devletleri işgal edeceklerdir. Geniş bir coğrafyada şer çetesini temsil edecek karma bir terör devleti kurmak isteyeceklerdir. Ancak Osmanlı Devleti'nin devamı niteliğinde olan Mim ve Kaf'ın öncüsü olduğu devlet buna karşı çıkacak, öylesine ki Yahudiler, Hristiyan gibi görünecektir. Bunu bilen Osmanlının devamı niteliğindeki devlet Yahudilere baş kaldırarak yeni bir dönemi başlatacaktır...=