İman kavramı, dinî inancın İslami terminolojideki karşılığıdır. Başta Allah (cc) olmak üzere inanılması gereken objelere inanmayı belirten bu kavram, cam bir fanus içindeki hava gibi dış dünya ile irtibatsız, sadece insanın iç dünyasına ait bir yapılanma değil, aksine onun tüm tutum ve davranışlarına yön veren dinamik bir unsurdur. İman, karşılıklı güveni, emniyeti, emaneti telkin ettiği için hem ferdin psikolojik ?gerilimlerini dengeleyici hem de toplumsal bütünlüğü ve dayanışmayı sağlayıcı bir etkiye sahiptir. Ferdin gönlünde beliren dinî inanç, dış dünyada nesnelleşerek gittikçe genişleyen haleler halinde sosyal hayatı kuşatır. İman kişilik bütünlüğü, kişiler arası uyumluluk, düzen, âhenk ve toplumsal bütünlük ifade eder; bizatihi kendisi bir düzen, sistem değil ama bireysel ve toplumsal yönü bulunan bir sistemler dinamiğidir. İnanan kimse anlamına gelen mümin ise bu ilkeler çerçevesinde hareket eden ve buna göre yaşam tarzını düzenleyen uyumlu, düzenli, güvenli ve pozitif enerji sahibi kimse demektir. İslam dini, imanın, bireyin derûnunda kök salması kadar onun eylemlerini güdüleyici etken oluşuna da değer atfeder. Dolayısıyla çevreyi düzenleme, evrensel kural ve kaidelere uyma (örneğin trafik kuralları), insan ve hayvan haklarına saygı, yardımlaşma, ihtiyaç sahiplerini kollama (infak), adalet, dürüstlük, eşitlik anlayışı, kısacası özelde insana, genelde tüm evrene hizmete ve barışa yönelik bütün düşünce ve faaliyetler, bu kavramın içeriğini belirlemektedir. İşte elinizdeki çalışma, sosyal farzlar diye de isimlendirilebilecek bu görevlere dikkat çekmektedir.