Ölüm ve ölüm ötesi hayat düşüncesi veya inancı insanoğlunu bu geçici dünya hayatında en çok meşgul eden konuların başında yerini almıştır. Çünkü insan görmek ve bilmektedir ki bu dünyadaki bütün varlıklar gibi insanlar da ölmektedir.
Bir gün ölüm vakti kendisine de gelecektir. Bu olgu kaçınılmazdır, mukadderdir. Bu olgu nedir, insana ne yapar, ölümün arkasında ne vardır, insan öldükten sonra ne olacaktır? İnsan ölümle birlikte yok mu olacaktır, yoksa başka bir dünyada yeniden dirilerek var olmaya devam mı edecektir?
Eğer ölümle birlikte yokluğa gidecekse dünyada yaşamının bir değeri olmayacak, boşu boşuna bir hiç uğruna yaşamış olacaktır. Böyle bir düşünce üstün değerlerle donanmış insanı tatmin etmemektedir. Öyleyse ikinci bir şık kalıyor ki, o da bu dünyadaki hayatını anlamlandıracak, yaptığı eylem ve davranışların karşılığını alacağı ölüm ötesi varoluşsal gerçek bir hayata inanmaktır.
İnsanlar ilk çağlardan beri sonlarının ne olacağını düşünmüşler, şöyle veya böyle bir ölüm sonrası hayat düşüncesine sahip olmuşlardır. Çünkü insan yaratılışı / fıtratı gereği yok olmaktan hoşlanmaz, var olmak ister. İnsanların bir kısmı bu arzularını beşerî dinlerin, kimisi de ilahî dinlerin sunmuş olduğu ölüm ötesi hayat fikirleriyle tatmin etmeye çalışmışlardır.
Biz de bu eserimizde, en son ve en mükemmel din olan İslâm'ın ölüm ve ölüm ötesine bakış açısını, Kelâm İlmi'nin perspektifinden bir araştırmaya tabi tutarak başta ülkemiz İlahiyat / İslâmi İlimler Fakülteleri, İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Eğitimi Bölümü, İlitam, Ön Lisans İlahiyat Programı, Eğitim Fakülteleri Sınıf Öğretmenliği Bölümü öğrencilerimiz ve bütün okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.