Yirminci asrın sonuna yaklaştığımız bu dönemde toplumların önemli, yaygın, sosyal ve ekonomik problemlerle karşı karşıya bulundukları bir vakıadır. Problemlerin taşıdığı önem ve çözümlerin çok yönlü ve karmaşık oluşu, bunlara çare bulma yolundaki araştırma ve gayretlere hız vermiştir. Diğer taraftan, belli bir problemin halli için gelişigüzel ortaya konan çözümler, konunun çok yönlü ve karmaşık yapısı sebebiyle uygulama esnasında yeni problemlerin doğmasına da sebeb olabilmektedir.
Tasarruf ve ekonomik gelişme, İslâm ülkelerinden çoğunun içinde bulunduğu, kalkınmakta olan ülkelerin de en önemli ve o ölçüde karmaşık meselelerinden birisidir.
Emek arzı bakımından bu ülkelerin herhangi bir dar boğazı yoktur. Ancak gerek bilgi ve gerekse maharet bakımından yetişmiş eleman yok denecek kadar azdır. Günümüz ekonomilerinde başarılı bir ekonomik gelişme, bilinen üretim faktörleri yanında gittikçe büyüyen ölçülerde eğitim ve ileri teknolojiye dayanmaktadır. Buna ilaveten sermaye birikimi, genel olarak bu ülkelerin ekonomik gelişmesinde karşılaşılan önemli problemlerin başında gelmektedir. Sermaye birikiminin yetersizliği, gerek kalkınma planlamasında ve gerekse uygulamada sağlıksız sonuçların ana sebeblerinden biridir. Sermaye birikimi probleminin sağlıklı çözümü, ekonomik gelişmenin anahtarıdır. Zira bu husus bir ekonominin bütün iç ve dış dengeleriyle çok yakından bağlantılıdır.
Tasarruf, bir yerde yatırım, istihdam, üretim ve gelişme açısından ekonominin itici gücü olmaktadır.
Batı ekonomilerinde iktisadî gelişme ve tasarruf üzerinde iki asrı aşkın bir zamandır geniş araştırmalar yapılmaktadır. Çağımız ekonomistlerinin konu üzerinde yoğun çalışmalar sürdürdükleri de bilinmektedir.
İslâm ekonomisi üzerindeki çalışmalara baktığımızda, ilk müctehidlerden İmam Ebû Yusuf (v. 182/798) un el-Harac, eş-Şeybanî (v. 189/803) nin el-Kesb Yahya b. Âdem el-Kureyşi (v. 202/817) nin el-Harâc, el-Kasım b. Sellâm (v. 224/839)nın el-Emvâl ve es-Serahsî (v.483/1090) nın eş-Şeybânî nin Kitab l-Kesb ine yaptığı şerh gibi bir takım önemli eserleri ortaya koyduklarını görmekteyiz. Ne var ki daha sonraki asırlarda özellikle ekonomi ile ilgili meselelere, ilk fukahanın gösterdiği ilgi aynı yoğunlukta devam etmemiştir. İslâm ekonomisi üzerindeki muasır çalışmaların daha çok Pakistanlılar tarafından ellili yıllardan başlatılarak gittikçe hızlanan ve yaygınlaşan bir çerçeve kazandığını görmekteyiz.
Zekât konusundaki doktora çalışmalarım esnasında, zekâtın tasarruf açısından önemli yönleri olduğunu tesbit etmiştim. Bu çalışmamda da Tasarruf ve Ekonomik Gelişme ile ilgili bazı yönler incelenmiş bulunmaktadır.
Çalışmanın giriş bölümünde beşeri ekonomik sistemlerde tasarruf (sermaye birikimi) un mahiyeti, şumûlü ve kaynakları çok özet olarak takdim edilmiştir.
Birinci bölümde İslami açıdan üretim sermayesi, sosyal sermaye ve Ammeye ait sermaye konulan incelenmiştir.
İkinci bölümde ekonomik gelişmenin muhtelif problemleri ve gelişmeyi önleyen faktörler üzerinde durulmuştur.
Üçüncü bölümde öneriler, tavsiyeler, çıkış yolları ve bunların uygulanabilirlik derece, sebep ve illetleri ortaya konmaya gayret sarf edilmiştir.