Her toplumda insanın huzuru, mutluluğu ve güvenliği için vazedilmiş ve riayet edilmesi gereken hukuk kuralları söz konusudur. Bu kurallara uymak hukuki bir sorumluluk ve sosyal hayatın gereği olan bir zarurettir. Hukuk kuralları, insanın mutlak hürriyetine bir sınırlama getirdiği için kişiler bu sınırları doğrudan ya da gizliden ihlal etmeyi isteyebilmektedir. Bu durum doğrudan olması halinde açık bir ihlal olacağı için tespiti mümkün, cezası ise kaçınılmaz olacaktır. Bundan dolayı ihlalin kamue edilmesi gerekir. Bunun da en uygun yolu kanuna karşı hile yapmaktır. Böylece kişi, hile yoluna başvurarak hukukun izin vermediği bir neticeyi hukukun izin verdiği başka bir muamelenin arkasına saklamaktadır. Her toplumda olduğu gibi İslam toplumunda da çeşitli nedenlerle kanuna karşı hile yapanlar olmuştur ve olmaktadır. İslam hukukunda hiyel konusu geniş anlamda ele alınmış, caiz olan ve olmayan şeklinde de bir ayrıma tabi tutulmuştur. İslam aile hukukunun konularından biri olan hülle de bu hilenin bir sonucudur. İslam hukukunda evlilik meşru olduğu gibi hoş görülmese de boşanmada aynı şekilde meşru kılınmıştır. Ancak boşamaya bir sayı sınırı koyulmuştur. Karı-koca bu sayı sınırını aşmaları halinde bir daha birbirleriyle evlenememe cezasıyla cezalandırılmaktadır. Fakat bazı şartların yerine getirilmesiyle bu ceza ortadan kaldırabilmektedir. Bunun da yolu koca için ruhî bir ceza ve vicdani bir azap olan boşadığı kadının başka bir erkekle nikâhlanmasıdır. Bu ikinci evliliğinde sahih nikâh akdi şartlarını haiz ve ikinci eşle cimanın vaki olması gerekir. İslam hukukunun şer'î tahlil için istediği şartların manen ağır olması bazı kimseleri şekli olarak bu yasağı aşma yoluna meylettirmiş ve dinen uygun olmasa da çeşitli yollar ve çözümleri denemelerine sebebiyet vermiştir ki hülle de bunun bir neticesidir.