İslam irfan geleneğinde hadis yorumu, zâhire karşılık bâtına, ibareye karşılık işaretlere ibret ve i'tibara, hükümlere karşılık hikmetlere dayanır. Her şeyden önce irfanî/tasavvufî yorum söyleneni değil, söylenmek isteneni temel alır. İslâm irfanında görünenden görünmeyenin bilgisine ulaşma arzusu, en genel anlamda zâhire karşılık bâtının temel alınması yorumculuk bakımından kayda değerdir. Ârif ya da sûfî doğrudan metin ya da ibarede görünmeyen ancak saklı bulunan bir bilgiyi arama ve onu yorumlamakla baş başadır. Bu durum tasavvufhadis-yorum ilişkisini ele alacak bir araştırmacıyı daha ilk etapta heyecanlandırmaktadır.
Özellikle maksatların tespitinde aynı zamanda irfan ve tasavvufun en temel kavramları olan bâtın, ibret, i'tibar, işaret ve hikmetin göreceği işlev önemlidir. Nitekim ibret ve i'tibar olmadan tek başına ibare hakikate ve maksada götürmez. Ancak ibarelerden tamamen kopuk, bağımsız ibret ve i'tibarların da bizleri hakikate ulaştıramayacağı bir gerçektir. İşte bu çalışmada sûfîlerin, ehl-i irfanın kimi zaman zâhirbâtın arasında bulunması gereken hassas dengeleri korudukları ancak kimi zaman bâtınî yorumları aratmayan, hatta tamamen bâtınî yorumlara kayan tasavvufî hadis yorumları ele alınmaktadır.