Bilge insanlar için bir şey kaleme aldığım iddiasında değilim, zaten bu mektupları da onlar için yayınlamıyorum, çünkü onlara öğretebileceğim hiçbir şey yok; gezdiğim yerlerin hiçbirinde döndüğümde eğitici olabilecek bilgi edinmeme yetecek süre kalmadım ki. Yani bu sayfalarda bilimsel bağlamda Doğu'yla ilgili bir şey yok, ama Doğu'yu tarihten, ozanların dizelerinden öğrenmiş birinin, ilk kez kendi gözleriyle görmesi var. Ben bu mektupları ciddi ve metodik şeylerden hoşlananlar için de yayımlıyor değilim. Ben bu mektupları aslında dostlarıma yazdım. Haçlılar Tarihi'nin mütevazı yazarı Michaud ve yol arkadaşı Poujoulat'nın rotası bu kez İzmir'den İstanbul'a uzanıyor. İzmir'i, Efes'i ve Kral Priamos'un topraklarını gezen seyyahlar, kâh Priamos'un mezarı sanılan tepeye tırmanır, yerini bilmedikleri Troya kapılarında Homeros'u ve Virgilius'u okurlar, kâh köylülerle sohbet ederler. Bir ay boyunca Çanakkale, Lâpseki, Gelibolu ve Erdek çevresini gezen seyyahlarımızın yeni hedefi İstanbul'dur. Michaud ve Poujoulat'nın kaleminden çıkanlar bize Batı Anadolu'nun 185 yıl öncesinden tablolar sunuyor.