Kadın hakları ve rollerine dair tartışmalar, çoğu kez yanlış anlaşılarak erkeğin, toplumdaki yerine bir tehdit olarak yorumlanıyor. Aynı şekilde, kadınların kötü durumundan endişe duyulması ve onlara yapılan adaletsizliklere karşı çıkılması, bazen yanlışlıkla Batılılışma çağrısı olarak görülüyor. Bu anlayışlarda belki bazı hakikat unsurları var ama, kadınların gelişmekte olan veya gelişmiş dünyadaki insanların en mazlum kesimlerinden biri olduu gerçeği hala geçerli.
Zulüm yalnızca ekonomik, siyasi, hukuki ve sosyal düzeylerde değil, manevi düzeyde dahi mevcut. Kadın, dünya edebiyatında tamamen hissi, nadiren dindar, sıklıkla da başkalarını baştan çıkaran bir kişi olarak yansıtılmaktadır. Kadın, yeryüzünde erkeğin bozucusu olmakla suçlanmaktadır.
Kadın hakları üzerindeki çağdaş tartışmalar, şuurlu veya şuursuzca konuyu ele alırken, çıkış noktası olarak ya Batı`daki feminist hareketi alıyor, ya da onu hepten ehemmiyetsiz görüyor. Genel, belki de fazlasıyla basit bir yaklaşıma girerek, ideal olarak İslamiyetin kadınlara adil bir yaklaşım takındığını, çağdaş Müslüman toplumda kadınlara ne adaletsizlik ne de haklarına tecavüz edildiğini savunuyorlar.