İnsân, yaratılan ile Yaratan arasında bir kavşak noktasıdır. Bu yüzden olacak ki insâna Ulûhiyyet ile ubûdiyyetin birleştiği varlıkda denilmiştir. Allâh ile insân arasında bir ezelî anlaşma, bir zaman ötesi ahitleşme vardır. İnsân, mutluluğu ve ölümsüzlüğü Allâh'a varmakla elde edecektir. İnsânın, bütünden kopup noksanlıklar dünyasına inişi, bir çıkışı da zorunlu kılar. İnsânın Allâh'a olan hayat yolculuğunun adına seyr, sefer, hicret, gurbet veya sülûk derler. Bu yüzden insânın, aslına dönüş yolunda çıkardığı feryât derin ve yakıcıdır. Bu feryât yoksa, insân insânlığını unutmuş demektir. Bu varoluş yolculuğunun bir adı da Mi'râc'dır. Mi'râcî faaliyetin, özelliği, şartları ve nasıllığı karşımıza özel bir eğitim ve terbiyenin kaçınılmaz gerekliliğini çıkarmaktadır. Bu özel eğitime veya başka bir ifâde ile ilme genel ad olarak Kur'ân'da da zikredildiği gibi İlm-i Ledün diyoruz. İlm-i Ledün'nün gayesi, insânı Mi'râcî faaliyete iştirâk
ettirmektir. Bunun için gerekli olan mânevî doğumun anne ve babalığın ise Mürşîd-i Kâmil ifâ