İslam toplumu, Hz. Peygamber'den sonra girdiği yayılma sürecinde kadim din ve kültürlerle karşılaşmıştır. Bu süreçte, genç ve dinamik İslam düşüncesinin bu fikirlerden sağduyuya dayananları hikmet çerçevesinde görüp kendi içine alarak gelişmesi, dünya tarihinin yeni bir medeniyete tanık olmasının yolunu açmıştır. Bu medeniyetin öncüleri, İslam'ı sadece bir inanç bütünü olarak görmeyip onun felsefesini yapan, başka din ve kültür sahiplerinin de anlayıp kavramasını mümkün kılan bir retoriğe dönüştüren Kelamcılar olmuşlardır. Kur'an'ın
mantık örgüsünü çok iyi kavrayan, bu örgüye dayanan delilleri, bütün insanları dikkate alarak ortak aklî bir zeminde inşa eden ve yabancı din ve kültürlerin karşı iddialarını da çok iyi bilen Kelamcılar, tarihte gerçekleştirdikleri misyonlarıyla günümüz genç Kelamcılarının rol-modelleri olmuşlardır. İçinde yaşadıkları anın dayattığı bütün sorunları cesaretle ele almak, bunu hem Kur'an hem de akıl zemininde çözümleyerek hayata aktarmak; böylece, sadece bir düşünce değil, aynı zamanda etkin bir tarih yaratmak bu misyonun ana hedefidir.