Kimliği belirleyen nedir? Bize verili olarak mı gelir, yoksa hayat boyu inşa ettiğimiz bir şey midir? Bauman bu kitabında yine çok yönlü bir düşünür olma özelliğini göstermekle kalmayıp, yaşanmışlıklarını da düşüncesiyle harmanlayarak zihin açıyor. Kimliği, ötekiliği, muhayyel tanımlamaların ve ön yargıların bizi düşürdüğü hali kendine has üslubuyla irdeliyor. İcat edilmiş uyrukların, sınırların ve ulusların yerlilik ile girdiği savaşı, kendi hayatından örneklerle zenginleştirerek açıklığa kavuşturuyor. Kendisine verilecek ödül ile ilgili olarak düzenlenen törende, hangi ulusal marşın gerçekten onu temsil edebileceğine karar vermekte zorlanırken yaşadığı açmaz, bir entelektüelin yersiz-yurtsuzluğunu anlatmakla kalmayıp, bir sürgün entelektüelin içinden geçtiği acıtan gercekliği de hepimizin yüzüne vuruyor. Bu gerçekliğin en çarpıcı yanlarından biri belki de şu cümlede ete kemiğe bürünüyor : Ben asıl ötekiliğimi bir Yahudi olarak İsrail'de yaşadım. Zira ben, İsrail Yahudileri için bir Polonya Yahudisiydim. Pek çoğumuz gibi, hayatı boyunca bir çeşit çoklu ötekilik halini tecrübe etmiş olan Bauman'ın kimlik üzerine söyledikleri, tıpkı diğer çalışmalarında olduğu gibi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor