Kûfe coğrafî olarak Roma, Sâsânî, Hint ve Arap medeniyetlerinin kesişim noktasında kurulmuş, dolayısıyla çeşitli kültür, din, dil ve ırka mensup unsurlara ev sahipliği yapmıştır. Belki bu çok renklilik şehri bazı açılardan bir problemler yumağı haline getirmiş, meselâ siyâsî tarihte Kûfe hep istikrarsızlık ve çalkantılarla birlikte anılmıştır. Ancak bu şehir kendi yapısından kaynaklanan sorunların üstesinden gelecek çözümleri de üretmiş, dahası İslâm düşüncesinin hemen her alanında kalıcı izler bırakmayı başarmıştır. Nitekim siyâsî/itikâdî hayatta Hâricî, Şiî, Mürciî ve Sünnî düşüncenin en önemli sîmalarını yetiştiren Kûfe, fıkhî alanda ehl-i hadis ile birlikte iki temel yaklaşımdan biri olan ehl-i reye ve bugün dünya müslümanlarının yarısından çoğunun amelî mezhebi olan Hanefîliğe ev sahipliği yapmıştır. Kûfe, ayrıca kırâat, tefsir ve dil ilimlerinde de bir ekol haline gelmiştir.
Bununla birlikte Kûfenin hadis ilminde kötü bir şöhreti vardır. Zira Kûfe için hadis genellikle mevzû/uydurma terimiyle birlikte anılmış ve bu şehir gece imâl edilen hadislerin gündüz piyasaya sürülmesiyle meşhûr olmuştur. Acaba gerçekten böyle midir? Veya diğer bir ifade ile Kûfede hadis ilmi bundan mı ibârettir? Elinizdeki bu çalışma, içinde bulunduğu tarihî, siyâsî, sosyal ve psikolojik şartları da dikkate alarak ilk üç asırda hadis ilminin Kûfedeki gelişimini ve Kûfelilerin sahip olduğu hadis kültürünü ortaya koyma amacı taşımaktadır.