Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meseJesidİr. Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk mîlletinin medenî varlığa sahip olmadığını önce Batı'yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzİmatla başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı'mn yükselişindekİ sim aramaya koyuldular ve bu araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı'mn içinde buldular. Birbiri ardısıra birkaç nesil Avrupa'ya benzemek için ne yapalım?, Garplılaşma nasıl olmalı? diye uzun zaman sayıkladılar. O nesilleri Batı taklitçiliğine, hem de ruhları duymadan sürükleyen kuvvet, başlangıç noktasında bağlandıkları aşağılık duygusu olmuştu. Bu duygunun kendi içimize akıttığı zehir, bizi küçülttükçe küçülttü. Böyle bir İçten yıkılış faciasının karşısına dikilen muhafazakâr zümre, Batı taklitçiliğini protesto ederken sade taassubunu kullandı. Onlar için mesele, sadece Batı'ya benzememek dâvasıydı. Millî varlığımız hakkında bir fikirleri yoktu, inkılâpçılar, örflerle kıyafet değiştirmede kurtuluşumuzun sırrını aramak gibi gülünç bir dâvaya kendilerini kaptırırlarken, muhafazakârlar; eski hayat şekillerine sımsıkı bağlanmada felah ümidi buldular. Her İki tarafın gafil olduğu şey, kendi millî kültürümüzü yoğurmanın lüzumlu oluşudur. Hakikatte, bin yıllık tarihimiz içinde ortaya konmuş olan Anadolu müslüman Türk kültürünü, örfleri, folkloru, edebiyatı ve güzel sanatlanyle, tasavvufu ve, tarikatlarının felsefesiyle, İslâmî ahlâkiyle bir potada yoğurmak dâvanın esasım teşkil ediyordu. Çift Barkod010014792=>Hikaye TahlilleriHatalı Barkod=>9789759951207