Ümmetimiz asr-ı saadet döneminde Kur'ân'la iletişimi en iyi şekilde gerçekleştirdi. Onu iyi anladı. Maksatlarını iyi kavradı. Büyük ölçüde hayatın farklı alanlarında onu iyi uyguladı ve insanları basiretle ona davet etti.
Bunun en iyi örneği sahabelerdir. Öyle ki Kur'ân onların hayatını tamamen değiştirdi. Onları cahiliyye sapıklığından İslam'ın doğru yoluna taşıdı. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkardı. Kur'ân neslinden sayılan talebeleri (tabiûn) ve talebelerinin talebeleri (etba-i tabiûn) en güzel bir şekilde onlara uydu. Allah o nesillerle kulları hidayete erdirdi, memleketleri fethettirdi, onlara yeryüzünde hâkimiyet bahşetti. Onlar da yeryüzünde adalet, ihsan, ilim ve iman medeniyetini ikame ettiler.
Bu nesilden sonra gelenler Kur'ân'ı terk ettiler; harflerini ezberleyip ahkâmını görmezden geldiler. Onunla sağlıklı bir iletişim kurmadılar. Hakkıyla anlamadılar. Teberrüken onu taşıyıp duvarlarını ayetleriyle süsledilerse de bereketin O'na uymakta ve ahkâmını uygulamakta olduğunu unuttular.
Ümmeti, içinde bulunduğu yokluktan, geri kalmışlıktan, bölük pörçük yaşamaktan kurtarmanın yolu Kur'ân'a dönmekle mümkündür. Hidayete giden temel taşlar, O'ndadır.
Tabi olunacak rehber O'dur.
Rehber olarak Kur'ân yeter...