Yüce Allah, sonsuz rahmetinin eseri olarak bizlere, ebedî mucize Kur’ân’ı tilâvet buyurmuştur. O’nun, Kur’ân’ı tilâvet eden bir peygamber göndermiş olması da diğer bir lütfudur. Bu özel rahmetin farkına vararak Kur’ân mucizesinden istifade edebilmek ancak Yüce Allah’ın tasvip ettiği bir tilâvetle mümkündür. İnsanoğlu onunla, karanlıklardan aydınlığa çıkar; nura ve huzura kavuşur. Onu terk edip okumamak, ondan yüz çevirip ona uymamak ise zulüm, cehalet, hüsran ve pişmanlıkla son bulur.
Bu âcizane kitapta Kur’ân’ın önemli kavramlarından biri olan tilâvet tefsir edilmiştir. Öncelikle tilâvetin asıl anlamı, hadislerdeki kullanımı ve terim anlamları araştırılmıştır. Tilâvet, asıl olarak “tabi olmak” demektir. Tilâvetin “okuma” anlamında kullanılması, Kur’ân ile başlayan İslami bir teamüle dayanır. Kur’ân’da kullanılan tilâvet kelimesinin kavramsal çerçevesi şu şekildedir: Kur’ân’da tilâvetin dâhil olduğu tedrici sistem “kıraat, tertil, tilâvet, itaat ve amel” olarak sıralanabilir. Kur’ân’da tilâvet, zikir ve düşünme kavramlarından bağımsız değildir. Nebz/atma, mehcur/terkedilmiş, iftira ve tahrif kavramları ise tilâvete zıt kavramlardır.
Kur’ân’da tilâvet, çoğunlukla şimdiki-geniş zaman kalıbında kullanılmıştır. Bağlamlarına göre tilâvetin okuma, tabi olma, indirme, amel etme, anlatma, aktarma (rivayet) ve yazma (kitabet) anlamlarında kullanıldığı görülür. Bütün kullanımların özünde “tabi olma” anlamı saklıdır. Kur’ân’da tilâvetin nispet edildiği kimselerin başında Allah, peygamber ve ehli kitap gelmektedir.
Bu çalışmanın sonunda, Kur’ân tilâvetinin oluşturduğu etkiler ve ona karşı ortaya konulan tepkiler incelenmektedir. Burada Kur’ân tilâveti, “Kur’ân mucizesini muhataplara sunma” icraatını ifade eder.