Ka‘b b. Züheyr, Allah Resûlü’nün heybetli duruşu karşısında duygularını dizelere döker ve şunları söyler:
لَقَد أَقُومُ مَقَاماً لَوْ يَقُومُ بِهِ أَرَى وَأَسْمَعُ مَا لَوْ يَسمَعُ الْفِيلُ
لَظَلَّ يُرْعَدُ إِلَّا أَنْ يَكُونَ لَهُ مِنَ الرَّسُولِ بِإِذْنِ اللَّهِ تَنْوِيلُ
Öyle bir makamda durmaktayım ki şu an, yerimde olsa şayet/ Ve gördüğümü (görse) duyduğumu duysa (koca bir) fil/ Titrerdi (korkudan) her daim. Ve bu makamda o koca fili ancak/ Peygamberden gelecek bir af kurtarırdı Allah’ın izniyle.
عَدِمْنَا خَيْلَنَا إِنْ لَمْ تَرَوْهَا تُثِـيرُ النَّقْعَ مَوْعِــدُهَا كَــدَاءُ
فَإِمَّا تُعْرِضُوا عَنَّا اعْتَمَرْنَا وَكَانَ الفَتْحُ، وانْكَشَفَ الغِطاءُ
وَإِلَّا، فَاصْبِرُوا لِجِلَادِ يَوْمٍ يُعِزُّ اللَّهُ فـيهِ مَـنْ يَشَــــاءُ
Atsız kalalım atlarımızı görmezseniz eğer Mekke girişindeki Kedâ tepesine doğru koşar adım tozu dumana katarak ilerlediğini/ Ya yolumuzdan çekilirsiniz umremizi yaparız/ (Ki bu durumda Mekke) fethedilmiş ve (Mekke’nin üzerindeki şirk) bulutu kalkmış olur/ Ya da sabırla bekleyin kılıçlarla karşı karşıya geleceğimiz bir günü / Allah’ın dilediği kimseleri yücelteceği o günü.