Kutanlı Gülistan; gelenek ile modernin, dağ ile ovanın, kırsal ile şehrin, sevda ile kavganın iç içe geçtiği bu toprakların hikâyesidir.
Kutan; dağların ortasında kalan, sert tabiat şartlarından dolayı uzaklaşılmak istenen, fakat uzaklaşıldıkça bir sızı olarak büyüyen bir masal diyarıydı. Burada; dağdan ovaya, kırsaldan şehre eksik olmayan göç kervanları ve bu kervanlarla yola çıkan gelenek, civanmertlik, kavga ve inat olur.
Bu kavga, kimi zaman Gülistan'ın dilinde insanın kendi kaderinin kendi çabasına bağlı kılındığına inanan ve uğruna yedi can verilen bir sevdaya; kimi zaman kıtlık dönemlerinde bile kapanmayan mert insanların misafirhanelerine dönüşür.
Hikâye, bazen dağa yaslanan eşkıyaya, bazen katırıyla ovaya yol alan bir oduncuya, bazen bineğinin heybesinde şehre ayran taşıyan bir çocuğa, bazen sulara gömülen hüznünü şehre taşıyan bir çobana dönüşse de aslında göze çarpan; edebiyat ile sosyolojinin ahengidir. Bu ahenge dağ, nehir, ağaç, şehir, kitap, sevda, toprak sadece yol arkadaşlığı eder.