Sanatçılar toplum hafızasına yapıtlarıyla katkı sunarken biz okurlara bazen yaşadıkları, yazdıkları kentleri de miras bırakırlar. Dostoyevskinin Petersburgu, Kafkanın Pragı, Marcel Proustun Parisi, Paul Austerın New Yorku bıraktığı gibi Gittikçe birbirine benzeyen kentler arasında İstanbul da kimsenin yadsıyamayacağı kültürel birikimi, muazzam tarihi ve bütün ihtişamıyla sanat eserlerinde yaşamaya devam ediyor. Sayısı kırk bire ulaşan romanlarıyla Hüseyin Rahmi Gürpınar da İstanbul âşığı sanatçılardan bir diğeri. Bütün romanlarında İstanbulu merkeze almasını da başka türlü yorumlamak mümkün değil. Üstelik o, okura yalnızca bir şehir manzarası sunmaz. Okuru, 19. Yüzyılın sonlarından 20. Yüzyılın ilk yarısına uzanan bir zaman diliminde kentin sokaklarında adım adım gezdirir. Yazarla bir mahalle çeşmesinde buluşur, bir mahalle kahvesinde dinlenir, mahalleli kadınlarla camdan cama konuşur, mahalle mezarlıklarından geçip bütün bir şehrin dokusunu teneffüs edersiniz.
Elinizdeki kitap aracılığıyla toplumumuzun büyük dönüşümler yaşadığı bir dönemde sosyal hayatımızın önemli bir alanı olan mahalleyi ve mahalle yaşantısını, Hüseyin Rahmi Gürpınarın realist ve samimi üslubundan alıntılar ve önemli tespitler eşliğinde bir arada bulma fırsatı elde edeceksiniz.