Mesnevî-i Mânevî tüm insanlık için yazılmış bir seyr u sülûk rehberidir. Dolayısıyla bir nevî Kuran-ı Kerîmin tefsiri mahiyetindedir. Bu müstesna eserin ilk kıssası Padişah ile Cariye hikâyesidir. Bu kıssa, hakîkatimizi ve aslımızı bulmak için çıktığımız yolculukta hangi merhalelerden geçeceğimizi, nelerle karşılaşacağımızı ve yapmamız gerekenleri bize remizlerle anlatmaktadır. Bizi alakadar eden tüm âlemleri ve neticede tahsil etmemiz gereken idrak, irfan ve yakınlığı Mesnevî-i Mânevî çok güzel bir şekilde hulâsa etmiştir. Hazine kıymetindeki bu eserin belki de en önemli anahtarı Padişah-Cariye kıssası olmuştur. Mesnevîdeki anlatım, usûl ve üslûbun rengini, dokusunu bu hikâye ile idrak etmemiz sağlanmıştır.
M. Fatih Çıtlakın elinizdeki şerhi ile, Hz. Pîrin takip etmemiz için gösterdiği işaretler ve bizim için hazırlanmış seyr u sülûk haritasının ana hatları ortaya konulmuştur. Bu haritayı doğru okumanın ilk şartı samimiyetle dinlemek olacaktır. Zira Hz. Pîr; Dinleyin ey dostlar şu hikâyeyi! Anlatacaklarım aslında hikâye değil, bizim hâlimizin aynısıdır. buyurarak bu hakîkate nazarlarımızı ve gönül kulaklarımızı celb eylemiştir. Günümüzün insanı bu duyuş ve dinleyiş sayesinde Mesnevî-i Mânevînin ilk söylendiği ânın tazeliğini kalbinde hissedecektir. Benliği kendisine perde olmadıktan sonra, bu kıssayla birlikte kişinin içinde muhakkak mânevî bir zevk uyanacaktır.
Ey dostlar, ey kalben buluştuğumuz, aynı îmânda biliştiğimiz, Hakka vâsıl olmak derdinde olanlar, Allah için beni dinleyenler! Şu anlatacaklarım sizlerdeki cevherlere birebir işaret etmektedir. Size Hakla konuşmaktayım. Bu hikâye, sizler için aynaya bakmak gibidir hatta ondan da öte aslınızı bilmek, bulmak için hakîkî bir fikir verecek, yol gösterecektir. diye seslenen Hz. Pîrîn bizlere tuttuğu aynada aslımızı görünceye kadar sürecek yolculuk, tüm hayatımızın mânâ ve gayesidir. Yeter ki ümidsiz olmayalım ve kerîmlerle birlikte olmanın güzelliğini kavrayalım...