Kanunî, rüyasında Efendimiz'i(s.a.v) görmüş ve kendisine şöyle buyrulmuş: Belgrad, Rodos ve Bağdat kalelerini fethedesin sonra da benim şehrimi imar edesin! Bu emir üzerine, Kanunî hemen Haremeyn'i imar ve iskân projelerine başlar. Hatta vasiyetinde şahsî servetinden hacılar için su getirecek bir vakıf kurulmasını ister. Kızı Mihrimah Sultan da babasının bu vasiyetini yerine getirir ve Arafat'taki Ayn-ı Zübeyde Suyu'nu Mekke'ye ulaştırır.
Dünya önünde eğilirken, Kanunî, Peygamber'ine şöyle yalvarır:
Nûr-ı Âlemsin bugün hem dahi Mahbub-u Hüda,
Eyleme âşıkların bir lâhza kapından cüda...
Gitmesin nâm-ı şerefin bu dilimden dem-bedem,
Dertli gönlüme devadır, can bulur ondan safa.
(Hem Allah'ın habibi, hem de âlemlerin nurusun,/ Sen'i sevenleri bir an olsun kapından uzaklaştırma,/ Gitmesin dilimden şerefli ismin, nişanın,/ Benim dertli gönlüm bu zikirden şifa bulur, canım sevinç duyar.)