Mikail'in kanatlarında, Selahaddin'in bakışında kalan ortak kalbimizin acıya yaslanan cam içi/dışı öyküleri. Camın ortasındaki bize kışkırtılarak gösterilen ve aslını görmek istemediğimiz acının, diri gerçekliğin öfkeli satırları. İçimize eğen, içimizi kanatan, yakan Türkiye ve İslam coğrafyası fotoğrafları.
Üstelik Türk öykücülüğünü modernist-postmodernist hizadan yapı olarak kaydıran yeni ve zorlu biçimler içinde şaşırtıcı. Hızlı efektlerle bilincin ve gerçekliğin patlamasına bağlanıp simülasyona girmeme kararında bir biçim. Keşke bu son olsaydı ey sevgili okur! diyen öyküler, kılıç, hançer, bıçak, yangın, bomba imgelerine yaslandığı kadar dile de anlattığının dehşetengiz suretiyle yeni yükler getiriyor