Fıkıh usûlünün yeni problemlerin çözümünde yeterli olup olmadığı ile ilgili tartışmalar yaklaşık bir buçuk asırdır İslâm dünyasının gündemindedir. Müslüman ilim adamları ve düşünürlerin bir kısmı modern dünyada İslam´ın hak ettiği yere gelebilmesi ve sorunların çözülebilmesi için İslâm´ın temel kaynaklarının yeni bir yöntemle ele alınarak yeniden yorumlanması veya usûlde yeniden yapılanmanın gerektiği üzerinde ısrarla durmaktadırlar. Çağımız düşünürlerinden Fazlur Rahman (1919-1988) bu konudaki tartışmalara ivme kazandırmış ve bu yöndeki söylemlerin başını çekmiştir. Adı geçen düşünür, bu gayeye matuf olarak -yeni- yöntem teklifinde bulunmuş ve ortaya koyduğu yöntemini faiz, çok evlilik, miras, kadının şahitliği ves. Hukuki meselelere uygulayarak fıkıh usûlünden farklı, ancak günümüzün değerleriyle tam bir uyum içinde olan sonuçlara ulaşmıştır. Bunun yanında o, fıkıh usûlünü nassların lafızlarına bağlı kalmakla, hüküm çıkarmada öznel olmakla, nasslara parçacı (atomistik) yaklaşmakla ve talil vs. konularda eleştirmektedir.
Nassları anlama ve yorumlamaya yönelik ileri sürülen yeni yöntemlerin ihtiyacı ne ölçüde karşılayacağını, meşruiyetini nasıl sağlayacağını ve fıkıh usûlüne alternatif olup olamayacağını anlamak, her görüşün taraftarının düşüncelerini mukayeseli olarak incelemeyi gerekli kılmaktadır. İşte bu eser, Fazlur Rahman´ın yöntemini ve onun yönteminin ön kabul ve esaslarını fıkıh usûlü açısından değerlendirmekte ve ulaştığı sonuçları tartışmaya açmaktadır.