Sûfîler Allah'ı tanımak ile nefsi tanımak arasındaki irtibatı Kendini bilen Rabbini bildi. diye beyan edilen bir ilkeden(Hadis-i Şerif) çıkardılar. Tasavvuf, bilmek ile kemâl, olmak ve olgunluk arasındaki irtibatı dikkate alarak bilme sürecini nefsi terbiye süreciyle özdeşleştirdi. İnsan yetkinleştiği ölçüde kendini bilecek, varlıktaki yerini ve var oluş gayesini tanıyacak, bunu tanıdığı ölçüde Rabbine yaklaşacaktır. Bu yetkinleşme sürecinde insanın rehberi ise ilâhî isimlerdir. İlâhî isimler Allah hakkındaki bilginin kaynağı olduğu gibi aynı zamanda insanın maksadına ulaşmadaki ahlâk ilkeleri demektir. Nefs terbiyesinin maksadı Allah'a ulaşmak olduğu gibi terbiyenin araçları ise O'nun isimleridir. İnsan Allah'a benzeyerek O'na ulaşabilir. Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanmak nefs terbiyesinin maksadını ve araçlarını (mebâdi) içeren bir kavramlaştırma olarak tasavvuf metinlerine yerleşmiştir. Elinizdeki eser İbnü'l-Arabî'nin başyapıtı Fütûhât-ı Mekkiyye'nin 7. cildinde bulunan 95-101. kısımlar ve 89-127. bölümleri içermektedir. Bu bölümde İbnü'l-Arabî başta nefs terbiyesi ve unsurları olmak üzere tasavvufun ana meseleleri hakkında kapsamlı bilgiler serd etmektedir.