Peygamberimiz, arkadaşları ile sohbetlerinde buyurdular ki: Allah'ın bütün sırları semavî kitaplardadır. Semavî kitaplarda olanların hepsi Kur'ân'dadır. Kur'ân'da olanların hepsi Fatiha'dadır. Fatiha'da olanların hepsi Besmelede'dir. Besmele'de olanların hepsi bnin altındaki noktadadır. Bu sırada Sahabe arasında bulunan Hz. Ali Efendimiz,
Peygamber Efendimiz'in kasdettiği manayı gönlünde duymanın zevkini ve heyecanını zaptedemeyerek: b'nin altındaki nokta benim! diye bağırdı. Peygamber Efendimiz, üstü kapalı olarak anlatmaya çalıştığı şeyin, tam olarak anlaşıldığını görmekten hoşnut olarak gülümsedi. Böylece Peygamber Efendimiz'in sözü Hazret-i Ali'nin son sözü ile birleşip bütünleşti. Tamamı bir hadis olarak bazen Peygamber Efendimiz'e, bazen Hz. Ali Efendimiz'e atfen rivâyet edilir oldu.
Nokta, bir silsileler zinciri halinde varlığı ve oluşu açıklayan, minicik fizikî varlığının ötesinde, içinde zengin cevherler ve sırlar barındıran bir muamma. Vahdet'in sembolü.
İşte Muhammed Nûrû'l-Arabî'nin Noktatü'l Beyan isimli bu eseri
Efendimizin kutlu sözünün etrafında damladan denizi bilmeyi, zerreden güneşi görmeyi, tohumdaki ağacı anlamayı velhasıl noktadan tüm âlemi temaşa etmeyi anlatıyor. Fizik onunla metafiziğe açılıyor, metafizikde onunla fizikteki açılımlarını gösteriyor. Başdöndürücü görünüş çeşitliliği içinde Tevhid'i duyuruyor, sürekli onu işaret ediyor. Bu yüzden nokta sonsuzluğa, hikmetlerin kaynağına, sözün bittiği yere açılan
kapı oluyor. Nokta bütün bir kültürel evrenin de ilk unsuru ve hareket ettirici gücü. Sözün aslı harf, harfin aslı ise noktadır. Ve nokta âdemin kalbinin hakikati. Bu yüzden noktayı idrak eden her kişi, Besmele'nin, Fatiha'nın, Kur'ân'ın ve tüm semavî kitapların sırrını kendinde bulacaktır.