19. yüzyılda sosyal bilimlerin ortaya çıkışıyla Oryantalizm yeni bir döneme girmiş ve güçlü bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Sömürge devletlerinin her türlü desteğini de yanına alan Oryantalistler artık İslam ve Müslümanlar hakkında her türlü bilginin kaynağına ulaşabilir hale gelmiştir. Ancak, bu durum Batılı İslam araştırmacılarının İslam'a ve Müslümanlara bakışında temel bir değişime yol açmadığı gibi aksine Ortaçağda var olan imajı daha da pekiştirmiştir.
Edward Said'in Oryantalizmin ortak yetkeleri dediği bu temel yaklaşımlar, Batılı İslam araştırmacılarının İslam tarihine yaklaşımlarında çoğunlukla bağımsız kalamadıkları ortak değerler/önyargılardan oluşmaktadır. Sosyal bilimlerin birikimlerini de kullanmak suretiyle güçlü açıklama biçimleri geliştiren Oryantalistler, bu sayede İslam tarihini metafizik boyutlarından bağımsız sosyokültürel şartların bir ürünü olarak okumaya çalışmışlar ve İslâm Tarihi kaynaklarında buldukları herhangi bir rivayeti -kaynağın ve rivayetin kıymetine bakma zorunluluğunu her zaman duymadan- kolaylıkla bir çerçeveye yerleştirme imkanı bulmuşlardır.
20. yüzyıldan itibaren İslam dünyasında da oldukça kabul gören sözkonusu açıklama çerçeveleri, İslam tarihi ile ilgili klasik yaklaşımları ya büsbütün unutturmuş ya da değersiz bir hale getirmiştir. Bu nedenle İslam tarihi üzerine Oryantalist yaklaşımların irdelenmesi, yalnızca unutulan klasik değerlerin/yaklaşımların hatırlanmasını sağlamakla kalmayacak aynı zamanda yeni ve daha farklı çerçevelerin/açıklama biçimlerinin ortaya çıkışına zemin hazırlayacaktır.