Günümüzde, sosyal, ekonomik ve dinî çatışmaları ile siyasî istikrarsızlık merkezi durumuna gelen bir coğrafyanın, Osmanlı idaresi altında uzun süre barış ve huzur içinde yaşadığı düşünülecek olursa, Osmanlı Devleti tarihinin, gerek dünya, gerekse İslam tarihi bakımından sahip olduğu yerin önemi daha iyi anlaşılmış olur.
Gerçekten de çok geniş bir coğrafya üzerinde hâkimiyetini kuran Osmanlı Devleti, farklı ırk, din, dil, örf ve âdetlere sahip toplulukları yüzyıllarca adaletli ve hoşgörülü bir şekilde idare etmişti.
Ulaşım ve teknik imkânlar bakımından günümüzle mukayese edilemeyecek derecede imkânsızlıklar içinde bulunan o asırların dünyasında, bunca farklı yapıdaki toplulukları cebir ve tazyik kullanmadan yöneten ve vatandaşına normal bir hayat seviyesi (yaşam düzeni) kazandırmaya çalışmak, basit bir idare anlayışının sonucu olmasa gerekir.
Bu sebeple biz, Osmanlı padişahların biyografilerini ele alırken, devletin, siyasî ve askerî grafiğinin yanında, sosyal, ekonomik, hukukî, dinî, bediî, kültürel ve etnik şart ile nizamlarının seyir durumunu da takip etmeye çalıştık. Böylece bu devlete ruh ve hayat veren sırları keşfetmeye çalıştık.
Araştırmamızda, günümüz okuyucusunun rahatça anlayabileceği bir dil ve üslûp kullanılmakla birlikte, eski bir kültür birikimini günümüze taşıyabilmek için zaman zaman dönemin kaynaklarının diline de müracaat ettik.
Hâlâ, maddî ve manevî mirasından faydalandığımız Osmanlı gibi büyük bir devletin tarihini araştırıp yazmak zannedildiği kadar kolay değildir. Zira burada, sadece Osmanlının sadece kendi kaynaklarını değil, idaresi altında yaşamış veya onunla kader birliği etmiş devletlerin kaynaklarını da inceleyerek bu eseri meydana getirdik.