İnsanın evrendeki yeri ve Tanrı´yla olan ilişkisini anlamlandırma, mutlak ve gayp olanı insanın sınırlı algı alanı içerisinde ifade etme ve insanbiçimci düşüncenin üretilişinin dayanağı olan diğer etkenler, antropomorfizm yani insanbiçimciliğin çerçevesini oluşturmaktadır. Buna göre antropomorfizm, Tanrı´yı, insan düşüncesi için kolay kavranılabilir kategorik bir yapı içerisinde temellendirme eğilimini ifade eden modern bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tanrı hakkında konuşulurken antropomorfik bir tutum sergilemek, Tanrı´yı insana da nispet edilebilen niteliklerle betimlemek kaçınılmaz bir durumdur. Ancak bazı din ve düşünce sistemlerinde Tanrı hakkında konuşulurken aşırıya gidilmiş ve Tanrı´nın insana benzer bir varlık olduğu ileri sürülerek katı bir antropomorfik tutum ortaya konulmuştur. İslam düşüncesinde ortaya çıkan Mücessime ve Müşebbihe ile Hırıstiyanlıktaki Tanrı tasavvurları bunun en güzel örneklerindendir. İşte bu kitap ünlü İngiliz filozofu David Hume´un katı antropomorfizme yönelik eleştirilerini ve mucizenin imkânıyla ilgili düşüncelerini tahlil etmektedir. Ancak Tanrı´nın deneyin konusu olamayacağını ve bu konuda ileri sürülen fikirlerin bir varsayımdan öte anlam ifade etmediği kanaatinde olan Hume, buradan hareketle antropomorfizmi eleştirirken, mucizeler konusunda kendisi bir takım varsayımlarda bulunmakta ve mucizelerin olmadığını göstermek için kullandığı epistemolojik ve tarihsel kanıtlarda önyargılı bir tavır takınmaktadır. Kitapta, Hume´un bu düşünceleri, eleştirel bir bakış açısıyla incelenmeye çalışılmaktadır.
(Arka Kapak)